Geçtiğimiz çarşamba gününden itibaren aranızda yoktum. Sebebi her yönüyle çok değişik olan “Kuzeybatı Anadolu” illerimizden Kastamonu’ya, Bursa KAS-DER Başkanı İsmail Tiftik’in organize ettiği 4 gün süren geziye katılmamdı.
Yazımın başlığına, Kastamonu Belediye Başkanvekili Bahri Yavuz’un bizlere verdiği torba içinden çıkan ”Siz hiç Kastamonu’yu gördünüz mü?” adlı kitabın adını koydum.
Daha önce Kastamonu ve ilçelerinden hiç birini görmemiştim. Belki de ben değil, nüfus cüzdanında “Kastamonu” yazan pek çokları da Kastamonu’yu görmemiştir..
Kısmen
de olsa bu gezi sırasında gördüğüm kadarıyla cennetten bir köşe olan
Kastamonu diyarını herkesin gidip görmesini öneririm. Bu ilimizin her
tarafı yemyeşil bir kadife ile örtülü. Bu yeşil örtünün altında saklı
bir başka dünya var ki, benim gördüklerim devede kulak kalır sanırım.
“İnsan gördüklerini sözcüklerle anlatamaz. Görüp yaşaması gerekir” diye düşünüyorum..
Elin
adamları dünyayı geziyor, biz kendi ülkemizdeki şehirlerimizi bile
görmeden bu dünyadan göçüp gideceğiz. Bunun başlıca sebebi “maddi imkânsızlıklar” diye düşünüyorum.
Ne yazık ki, vatandaşımız değil gezmek, çalışıp aldığı maaşla çoluk-çocuğunun karnını ancak doyurabiliyor.
Anadolu’da sırası geldiğinde söylenen bir söz vardır. Bir kişi, bir diğer kişiye hakaret babında; “Senin açlıktan ölen babanın mezarına …”
Öteki de; “ Bende … Vardı da mı yemedi açlıktan öldü..” sözü doğrultusunda “Kastamonu’yu görmedim”diyorum. Bunu söylemekten utanmıyorum. Utanan birileri varsa o da bu cennet ülkeyi yönetenlerdir..
Bursa Kas-Der Başkanı İsmail Tiftik, Bursa-Kastamonu arasında bir “gönül köprüsü” oluşturmaya çalışıyor. Bu“Gönül Köprüsü”nde ilk
adımı basın mensuplarıyla atıyor. Bu yıl 3.’sü organize edilen geziye
dâhil edilenlerden biriyim. Cennet vatanımızın, bir cennet diyarını
görme, insanlarını yakından tanıma fırsatını verdiği için Sayın Tiftik’e
teşekkür ediyorum.
Şair “Yolculuk başladı Haydarpaşa’dan” derken
bizim yolculuğumuz 12/13 Haziran’a bağlayan gece yarısı Nilüfer
Belediyesi önünden başladı. KAS-DER Başkanı Tiftik, gezi programı ve
Kastamonu’yu tanıtıcı bir dosya sundu ve arkasından yörenin meşhur “Kesme” Helvası’nı ikram edip, Kastamonu’da Nasrullah Camisi’nin avlusunda bulunan çeşmeden muhakkak “su içmemizi” tembihledi.
Çeşmeden su içenler, tekrar Kastamonu’ya gidiyorlarmış.
Heyetimizde bu sudan içtikleri için 3’üncü kez Kastamonu’ya gidenler de bulunuyor..
Çarşamba sabahı saat 08.00’de gezimizin ilk durağı olan Kastamonu’nun pirinci ve ağaç sanayisiyle ünlü ilçesi Tosya’dayız. Milli mücadele sırasında kucağında çocuğu İnebolu’dan silah ve mühimmat taşırken bebeğinin battaniyesini “ıslanmasın” diye merminin üzerine örten ve yolda donarak bebeği ile birlikte şehit olan kahraman Türk anası Şerife Bacı’ya saygılarımızı sunarak geziye başladık.
Tosya
Belediye Başkanı Kazım Şahin, Kaymakam Mehmet Türköz, Belediye Başkan
Yardımcısı Mustafa Mola ve Tosya yerel basını ile birlikte belediyeye
ait “Üçoluklar” mesire alanı tesislerinde kahvaltı yaptık.
Kahvaltının
ardından Sitelerde birkaç ahşap ve kapı sanayi kuruluşu ile Mesut
Güvercin’e ait tela fabrikası gezdik. Çağ Orman Ürünleri fabrikasını ziyaret ettik.
Tosya merkeze 18 km uzaklıktaki orman içinde konaklama için 32 yataklı bir otel ve 2 adet ağaç ev bulunan Dipsizgöl piknik alanında çay içtik.
Sekiler Köyü’ne 3, Tosya merkeze 25 km uzaklıkta bulunan ve çevresi çam ormanlarıyla çevrili doğa harikası Yeşilgöl’de
öğle yemeği yiyip, Ilgaz ve Köroğlu dağlarını hayranlıkla seyrettik.
Doğramacı Otel’de Başkan Kazım Şahin’in onurumuza verdiği sazlı sözlü akşam yemeğine katılıp, geceyi aynı otelde geçirip, iki beyliğe başkentlik yapmış Kastamonu’ya hareket ettik.
Nasrullah Camii çevresini gezerken, Tiftik’in sözüne uyup “belki yine kısmet olur” diye şadırvandan su içtim.
Eşref UZUNDERE | Kent Gazetesi
Çarş. Haz. 20, 2012 1:17 pm